Ayşe Efe
26 Haz 2024
Türkiye, Gazze'de devam eden İsrail operasyonları nedeniyle tedavi imkanlarını kaybeden kronik hastalara kapılarını açtı. 9. Köy, Ankara'da hastanelerde tedavi gören Filistinliler ile yaşadıklarını konuştu. Bombardımanın ortasında doğan torunu bu dünyada sadece birkaç hafta yaşayabilen Nuseyrat'lı doktor, "Ailemden 48 kişi öldü" derken, yaşadıklarını "Çıkaracağımız ses yerimizi belli eder korkusuyla, günlerce sessiz ve ışıksız oturduk" diye anlattı.
İsrail’in askeri operasyonlarının devam ettiği Gazze’de, yerleşim yerleri ve özellikle hastanelerin yıkılması sonucu tedavilerine devam edilemeyen Filistinlilere Türkiye kapılarını açmıştı. 9. Köy, Ankara’daki hastanelerdeki Filistinlilere ulaşarak, Gazze’de yaşadıklarını konuştu.
“57 kişinin kaldığı evimizi bir sabah bombaladılar”
Gazze’de doktor olarak görev yapan 59 yaşındaki R.N. İsrail’in operasyonlarının nasıl başladığını ve kendilerine yönelik sonuçlarını şu ifadelerle anlattı; “Ben Nuseyrat bölgesinde hekimdim. 9 kişilik ailemle birlikte bahçeli bir evde yaşıyorduk. İsrail’in saldırılarının hemen ardından Gazze’den göç eden akrabalarımız ve komşularımız apartmanlardan daha güvenli olması nedeniyle bize yerleştiler. 45 gün boyunca bir evde 57 kişi barındık. Bu süreçte hiçbir şekilde görevime ara vermeden hastanede çalışmaya devam ettim. Ben hastanede görev başındayken sabah saat 5 sularında İsrail askerleri evimizi bombaladılar. Beni başka bir hastaneden cesetleri teşhis etmem için aradıklarında öğrendim. Hastaneye ulaştığımda sayısız ambulans vardı. Yaralılara bakmaya ve ailemi bulmaya çalıştım. Ancak birçoğu ölmüş ya da tanınmayacak haldelerdi“
“Torunum kentimiz bombalanırken doğdu ancak birkaç hafta yaşayabildi”
Ailesinin ve komşularının birlikte kaldıkları ev bombalandığı sırada torununun henüz 2 haftalık olduğunu söyleyen R.N.,
“Torunlarımdan biri savaş döneminde doğdu ve saldırı sırasında henüz 2 haftalıktı. Onu zor tanıdım. Büyük yaralarla enkazdan kurtarılmıştı. Evimizin enkazında kalan insanları 9 gün sonra çıkarabildiler. Birkaç hafta sonra bebeğimizi kaybettik. Onların arasında benim 17 yaşındaki oğlum da vardı. Oğlumu tanıyamadım. Son bir veda edemedim. Katların birbirine geçmesi ve betonların ağırlığı nedeniyle hala bulamadığımız cesetler enkaz altında. Evde birlikte yaşadığımız, ailemin de dahil olduğu 48 kişi şehit oldu. Hayatını kaybedenlerden 23’ü çocuktu” diye konuştu.
“Bu büyük bir soykırımdan başka birşey değildir”
R.N. yaşadığı yıkımın etkilerini hayatı boyunca taşıyacağını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
“Bu büyük bir soykırımdan başka bir şey değildir. Çocuğumu, gelinimi, torunlarımı kaybettim. Hayatta kalan karım, kızım ve 4 torunumun sağlığı için onları kız kardeşimin yanına yerleştirdim. İşe geri döndüm fakat ailemi kaybettikten sonra aklımı kaçırmaktan korktum ve hastanede çalışmayı bıraktım. Bu sırada hastaneye canlı ulaşan insan sayısı çok azdı. Gıda ve su problemi sürüyordu. 2 ay sonra saldırı tehditleri yeniden başladı ve kız kardeşimin evi de hedef listesine alındı. Hayatımız oradan oraya göç etmekle geçti. Ailemi korumak için ne yapacağımı şaşırdım. Dehşetle çare bulmaya çalışırken şükürler olsun ki, isimlerimizin yurtdışı tedavi listesinde çıktığını öğrendik. 29 Aralık’ta Gazze’den Mısır’a geçtik. 2 hafta boyunca orada hastanede kaldık. Burada koşullar hastaları kaldıramayacak kadar yetersizdi. Türkiye’den gelen ekipler çocukların isimlerini aldılar ve yardımcı olabileceklerini söylediler. Askeri uçaklarla naklimizi gerçekleştirdiler. 2 çocuk, ben ve karım tedavi amacıyla Türkiye’ye nakil olduk.“
“Daha önce nasıl yaşadığımızı hatırlayamayacak kadar alışmıştık”
Gazze’de yaşayan ve kanser tedavisi amacıyla Türkiye’ye nakledilen 21 yaşındaki S.Y, çıkarabilecekleri sesin kendileri için risk taşıdığını açıklayarak günlerce ışıksız ve sessiz biçimde saklandıklarını söyledi:
“Günlerce gece saatlerinde ışık açamadık ve ses çıkaramadık. Olası bir ses yerimizi belli edeceği için risk altındaydık. Yemek ve su ihtiyacımızı karşılayabileceğimiz bir yer de kalmadığı için sadece sessizce oturup hayatta kalmaya çalıştık. 2 günde bir gizlice göç etmek zorunda kaldık çünkü giderek mahallelerin tamamını vurmaya başladılar. Bütün bunlar olurken uçak sesleri ve bombalar artık normal gelmeye başlamıştı. Daha önce nasıl yaşadığımızı hatırlayamayacak kadar alışmıştık.”
“Refah Bölgesi’ne yürüyerek geçmeye çalıştık”
Fosfor bombalarından kaynaklanan oksijen yetersizliği nedeniyle hastaneye kaldırılan S.Y., kaldığı hastanenin hedef listesine alındığını ve gelen acil çıkış uyarısıyla çıkmak zorunda kaldığını belirterek, “Kaldığımız 10. günde hastaneye afişler atılmaya başlandı. Üstünde acil bir şekilde çıkmamız gerektiği bize belirtildi. Buradan da çıkıp güney bölgesine göç etmemizi istediler. 1 ay kadar Gazze’nin kuzeyinde barındıktan sonra buraya da operasyon başladı. Burada sağlık durumum kötüleşti. Bu hastanede solunum desteği alırken hiçbir yemeğe veya suya ulaşamadık. Akciğer kanseri teşhisi kondu. Solunum desteği aldım fakat gıda yetersizliğinden tedavi fayda etmedi. Refah Bölgesi’ne yürüyerek geçmeye çalıştık. Yol boyunca tehlike içinde ve susuz devam ettik. Yaklaşık 100 gün sonra da Gazze’den çıkmış olduk. Nasr Hastanesi’nde oksijen desteği alırken yurtdışına götürülecekler listesinde adım çıktı. Sadece yaralı olan annem ve MS hastası kız kardeşimle çıkabildik. Geriye bütün tanıdıklarımı, akrabalarımı, arkadaşlarımı bırakarak tedavi görmeye geldim. Mısır’a tedavi için ulaştık ancak sağlık hizmeti çok yetersizdi. Türk ekipler gelip bizi alana kadar zor koşullarda hayatta kalmaya çalıştık. Buraya geldiğimde ise akciğer kanseri ile LÖSEMİ teşhisi kondu” şeklinde konuştu.
“Türkiye dışında bize ulaşan yoktu”
Bulundukları bölgede farklı bir ülkeden destek gelmediğini belirten S.Y., “Tanıdıklarımıza sadece kaldıkları yerdeki bozuk internet bağlantısı aktif hale gelince ulaşabiliyoruz. Henüz bu sabah devam eden soykırım haberini aldık. Onlardan haber alamadığımız her saatte burada mahvoluyoruz. Aklımız, kalbimiz orada. Tedavi süreci biter bitmez ailemize kavuşmayı ümit ediyoruz. Türkiye’nin bize sağladığı desteğe başka hiçbir dünya ülkesinde rastlamadık. Hiçbir ülke tedavi için Gazze’den hasta nakletmedi. Bu zor zamanlarda desteğini esirgemeyen Türkiye Cumhuriyeti’ne müteşekkiriz” dedi.